Türkiye ile AB ülkelerini ekonomik acıdan kıyaslamanın mantığı

Yayınlama: 01.05.2024
Düzenleme: 01.05.2024 15:01
A+
A-

Türkiye’de çok ciddiye alınan sokak röportajları, daha çok izlenme uğruna Avrupa Birliği ülkelerinde yerleşik hayat süren Türkiye göçmenlerine mikrofon uzatarak, yönlendirici ve provoke eden mantık dışı sorular soruyor ve dolayısıyla mantık dışı yanıtlar alıyorlar. Aslında tamda bunu isteyen sosyal medya fenomenleri, Türkiye’nin tanımlamasıyla gurbetçiler, birkaç partizan kişiler üzerinden hedef gösteriliyor.

Oysa yanlış en başından yapılıyor. Nasıl mı?

Türkiye ile Almanya veya diğer AB ülkelerinin ekonomik anlamda kıyaslayıcı sorusunun sorulması, bana göre art niyetle sorulmuş ve tıklama uğruna düşman tohumları ekmekten başka bir şey değildir.

Türkiye’de muhafazakâr düşüncenin iktidara gelmesini isteyen, ancak yaşadığı ülkede “sol” partilere oy veren insanların, kıyaslama gibi tespitler yapmasının mantıklı bir yanı olmadığı gibi, bu gibi insanların dürüstlüğü de tartışılır. Partizanlık yaparak, yaşadıkları ülke ile Türkiye arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkları görmezden gelenler, aslında gerçekten göremedikleri içinde bu şekilde konuşabilmekteler. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Türkiye göçmenlerinin büyük çoğunluğunun eğitim seviyesi ne yazık ki yeterli değildir.

Şöyle bir örnek verecek olursak, 320 bin Türkiye göçmeninin yaşadığı Avusturya’da, üniversite mevzunu yüzde iki, lise mevzunu ise yüzde dörttür. Küçümsemek veya aşağılamak gibi bir hadsizlik yapmadan söyleyebilirim ki bu tespit bizim yadsınamaz gerçekliğimizdir.

Yurt dışında yaşamanın verdiği zorluklar ve dışlanmanın verdiği eziklik, bazı kesimlerde kendisini savunduğunu sandığı Türkiye siyasetine, kayıtsız şartsız biat etmeyi sağlamaktadır.

Göçmen politikalarında daha olumlu olan sol ve yeşiller partisi, Türkiye göçmenlerinin seçimlerde yegâne tercihidir. Zira sağ ve muhafazakâr politikalar kendi sınırları içerinde anlam kazanmakta, sınırların dışına çıktığında, savunana zarar veren bir hal almaktadır. Avusturya’da sağcı partilere oy vermeleri mantıklı olmadığından sol partilere oy vermek zorundadırlar. Ama Türkiye’de muhafazakâr partilere oy verebilmekteler. Bu ikilemin açıklaması, çıkar ilişkileri ve menfaatlerle açıklanabilir.

Öte yandan, kıyaslama konusu tamamen mantık dışıdır. Her şeyden önce Türkiye sanayi devrimini tamamlayamamış, üretim grafiğinde ise 9 milyonluk Avusturya’nın çok gerisindedir. Ayrıca, Avusturya’daki yaşam standartları bariz şekilde kendisini göstermektedir. Avusturya pasaportu her yıl dünyanın en güçlü üç ülke arasına girerken, başkent Viyana yaşana bilirlik kapsamında 10 kez dünya birincisi olmuştur. Refah ve sosyal devlet bakımından Almanya’dan daha iyi olan Avusturya’da emekliler her yıl yurt dışında tatil yapabilmekte ve hayatları devlet tarafından garanti altına alınmış durumdadır.

Sadece Korona salgını günlerinde Avusturya hükümeti, tedbirler paketi kapsamında 86 milyar Euro, vatandaş, işletme ve şirketlere yardım etmiştir. Bu liste uzayacağı gibi, en basit bir örneği daha vereyim, 2016 yılında Avusturya Türkiye’ye silah ve mühimmat ambargosu getirmiştir. Peki Türkiye hangi ürün çerçevesinde Avusturya’ya ambargo uygulaya bilir?

Dolayısıyla AB ülkeleriyle Türkiye kıyaslaması kendi içerisinde mantık hatası taşımaktadır. Türkiye’nin değişik konularda üstün olduğu noktalar tabi ki var. Ancak bu sosyal ve refah devlet anlayışında olamadığı kesindir. Bu yazdıklarımdan da Türkiye düşmanı olduğum anlamı çıkartılmamalıdır. Ortada bir gerçek var, kıyaslama yapanların hepsi AB ülkelerinde yaşamaya devam ediyor…

 

Viyana – Avusturya

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.