Bayramlar hangi güne denk gelirse gelsin, bizim için bayram hafta sonu kutlanır…
Bayram hafta içine denk geldiğinde her çalışan iş yerinden izin alamazdı.
Bayram hafta içine denk geldiğinde her çalışan iş yerinden izin alamazdı. Vardiyalı çalışanların ise gece ve öğlen vardiyasına denk geldiği taktirde bayram namazına gitme şansı vardı. Tabi kaldığı bölgeye yakın bir cami varsa…
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan yüzbinlerce insan için, bayramların hangi gün olduğu değil, o gün işyerinden izin alıp alamayacağı önemliydi. Bayram ziyaretleri ise hep hafta sonu yapılmak zorundaydı. Zira siz izinli olsanız, ziyarete gideceğiniz eş dost büyük bir ihtimalle çalışıyor olacaktı.
Önceden belirlenmiş çiftliklerden kurbanlıklar alınmış ve çiftliklerin ahırlarında kesileceği hafta sonunu beklerdi.
Cep telefonu olmadığı günlerde bayramın geldiğini, telefon kulübelerinin önünde oluşan kalabalıktan da anlayabilirdiniz. Bayram trafiği telefon hatlarında yoğunluk oluşturduğundan, öyle kolay kolayda Türkiye numaraları düşmezdi hatlara. Beklerdi insanlar, anne/baba veya kim bilir çocuklarının bayramda sesini duymak için.
Özlerdi, özlenirdi. Ama en çok da bayramlarda özlem yerini kor bir ateşe bırakırdı. O zamanlar çoğu birinci ve ikinci neslin yakınları Türkiye’de yaşardı.
Sokaklarda bayram sevinci veya bayram izleri görmek mümkün değildir. Dolayısıyla bayramların heyecanı zamanla kayboldu ve sıradanlaşmaya başladı. Ama yine de bir araya gelmek için tüm fırsatları değerlendirirlerdi.
Şimdilerde bayramları Türkiye’de geçirenlerin sayısı oldukça arttı. Daha da çok artacak ama uçak şirketleri bayram öncesi bilet fiyatlarını iki katına çıkarmış olmasaydı…
Üçüncü ve dördüncü neslin bayramlarda hasretlik duyacak kimsesi yoktu Türkiye’de. O yüzden hafta sonlarında burada yaşayan anne ve babasına ve hatta büyük anne ve büyük babasına bayram ziyaretine gidiyor.
Bayramlar değişmiyor, şartlar değişiyordu…
Avrupa’nın dört bir yanındaki Türk restoranları bayram sabahı bir araya gelen aile yakınlarının sabah kahvaltılarına sahne oluyor, büyük kentlerdeki camiler, bayram namazlarında dolup taşıyor.
Evlerde yapılan baklavaların yerini, fırınlarda yapılan hazır baklavalar aldı. Bayram şekerleri Türk marketlerine Türkiye’den bayram için özel getiriliyor ve her durumda olmasa da Türkiye’deki bayram havası buralarda da yaşatılmaya çalışılıyor.
Ancak uzakta veya başka ülkede, nerede olursanız olun bayramlarda değişmeyen kurallar yapılmaya çalışılıyor. Bunlardan en önemlisi, çocuklara harçlık verilmesidir.
Mahalle çocuklarına beş Euro, yakınların çocuklarına 10 Euro ve daha da yakın gördüklerine ise 20 Euro bayram harçlığı verilmekte.
Bayramların değişmeyen bir başka kuralı ise, bayram namazı sonrasında cemaatten cami için bağış toplanmasıdır.
Resmi olarak Almanya ve Avusturya’da Müslümanların resmi bayramlarında tatil söz konusu değildir. Ancak askerler, öğrenciler başta olmak üzere birçok kurum kendi inisiyatiflerini kullanarak talep edenleri geri çevirmiyorlar.
Ülkenin en üst düzey makamı cumhurbaşkanlığı da dahil başbakan ve bazı bakanlar, sosyal medya hesaplarından ülkelerinde yaşayan Müslümanların bayramlarını tebrik ediyorlar.
Sonuç olarak Avrupa’da bayramlar eskisi gibi hasretlik içerisinde geçmiyor. Çünkü hasret duyulacak en yakın akrabalar zaten buradalar. Türkiye’den Avrupa’ya göçün 70. Yılı yaklaşırken gurbetçi, göçmen oluyor, nesilden nesle de geçerken akrabalarının hepsinin yanı başında olduğunu görüyor.
Bayramlarda Müslüman mezarlıkları, Türkiye’deki mezarlıklardaki kalabalığı aratmayacak kadar kalabalık oluyor. İnsanlar yakınlarının mezarını ziyaret etmek için burada istiyor.
İşte dünden bu güne bayramların değişmeyen birleştirici yanı, buralarda böyle…